بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَابْتَغِ فٖيمَٓا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ
نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَٓا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ.
وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
…فَإِنَّ لِأَهْلِكَ عَلَيْكَ حَقًّا، وَإِنَّ لِضَيْفِكَ عَلَيْكَ حَقًّا، وَإِنَّ لِنَفْسِكَ عَلَيْكَ حَقًّا…
HAYATI DENGELİ YAŞAMAK
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah kâinattaki her şeyi bir ölçü üzere yaratmış ve yeme içmeden giyim kuşama, aile içi ilişkilerden ibadetlere kadar her alanda bu ölçü ve dengenin gözetilmesini emretmiştir. Böylece Allah, dünya-ahiret ilişkisi konusunda ifrat ve tefritten sakınarak itidal üzere yaşamayı kullarından istemiş olmaktadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma!”[1]
Kıymetli Müslümanlar!
Denge; insanın fikrî, hissî, ictimaî ve mânevî alanlarda uyum gösterme kabiliyetidir. Dengeli bir yaşam tarzı Rabbimize, kendimize, ailemize, arkadaşlarımıza hatta hiç tanımadığımız insanlara karşı sorumluluklarımızı ihmal etmemeyi gerektirir. Örneğin ibadetlerinde gayretli olan bir kulun aynı zamanda ailesine de ilgi ve özen gösterebilmesidir. Ya da helal rızık kazanmada hassasiyet gösteren birinin, komşuluk hakkına da riayet edebilmesidir. Çünkü denge, insanlarla ilişkilerimizde huzurun ve uyumun olduğu, nezaket ve zarafetin yaşandığı bir hayat demektir. Bu tutum, hem dünyada hem de ahirette iyilik ve güzellik isteğimize karşılık gelir. Bu sebeple, israfı iktisada, hırsı kanaate, endişeyi tevekküle, bolluğu berekete dönüştürmenin yolu dünya ve ahiret arasında denge kurmaktan geçmektedir.
Aziz Kardeşlerim,
Hz. Peygamber (s.a.s)’in hayatına baktığımızda gerek dünyevi gerek uhrevi yaşamında, dengeyi gözettiğini ve her türlü aşırılıktan kaçındığını görmekteyiz. Ashabını da ölçülü bir hayata davet ettiğini, ibadetlerde az da olsa devamlılığın Allah katında daha sevimli[2] olduğunu vurguladığını bilmekteyiz. Unutmayalım ki, hutbemin başında okuduğum hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “…Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirinin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde hakkı vardır…[3]
Yüce Rabbimiz bizleri yemesinde-içmesinde, harcamasında, vaktini kullanmasında, konuşmasında, infak etmesinde, insanî ilişkilerinde kendini kontrol eden, Allah’ın koyduğu sınırları aşmayan, her işinde dengeli davranan, herkese ve her şeye hakkını veren ve bu bilinçle hareket eden kullardan eylesin. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun.
[1] Kasas, 28/ 77.
[2] el-Buhârî, Kitâbu’r-Rikâk, 18.
[3] Ebû Dâvûd, Kitâbu’t-Tetavvu’, 27.
VIVRE UNE VIE EQUILIBRÉE
Chers musulmans !
Allah Te‘âlâ a créé l’univers dans un équilibre parfait et a ensuite ordonné à l’Homme de le respecter. En d’autres termes, l’homme doit être en harmonie avec cet équilibre dans sa manière de manger et de boire, dans sa façon de se vêtir, dans ses relations familiales et même dans ses adorations. Par cela, Dieu le Clairvoyant a demandé à Ses serviteurs de vivre selon un mode de vie modéré en évitant toutes formes d’excès et de veiller ainsi à l’équilibre entre ce monde d’ici-bas et celui de l’au-delà. Certes, notre Seigneur nous conseille ceci dans le Coran : « Et dans ce qu’Allah t’a donné, recherche ardemment la Demeure Dernière ! N’oublie pas aussi ta part de la Vie Immédiate. »[1]
Chers fidèles !
L’équilibre et la modération consistent à faire le choix du juste milieu dans les affaires intellectuelles, émotionnelles, sociales, et spirituelles. Avoir un mode de vie équilibré et modéré nécessite forcément d’accepter et de s’acquitter de nos responsabilités envers Notre Seigneur, nous-même, nos familles, nos amis, et envers-même les personnes totalement inconnues. Selon cette définition, une personne équilibrée est celle qui donne autant d’importance à ses relations familiales qu’elle en donne à ses adorations. Ou bien, c’est une personne qui est autant sensible au droit du voisinage qu’à l’acquisition d’une subsistance licite (halal). De ce fait, une personne équilibrée recherchera à avoir des relations humaines harmonieuses et manifestera toujours de la courtoisie et de l’élégance envers tout le monde. Tout ceci correspond parfaitement à notre souhait lié à la recherche de bonté et de beauté dans ce bas-monde et dans l’au-delà. De ce fait, nous en déduisons que pour transformer le gaspillage en économie, la cupidité en contentement, l’anxiété en confiance et l’abondance en fertilité, il est impératif d’établir l’équilibre entre ces deux mondes.