بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم
وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَال اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ين
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم
مَنْ قَالَ حِينَ يَسْمَعُ الْمُؤَذّنَ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، وأنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسولُه، رضيتُ بِاللهِ رَبًّا، وبِالْإسْلاَمِ دِينًا، وبمحمدٍ رَسُولاً، غُفِر لَهُ ذَنْبُه
Ezan: Huzura Çağrı
Allahu Ekber, Allahu Ekber!
Bu nida, günde beş vakit camilerimizde yankılanırken, müminleri Allah’a itaate ve kulluğa çağırır. İslam’ın gür sedası, kendisine icabet edeni rabbiyle buluşturup huzura kavuşturur.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Allah’a çağıran, sâlih amel işleyen ve ‘kuşkusuz ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?’’1
Değerli Kardeşlerim!
Ezan, İslam’ın şiarlarından biridir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “İnsanlar ezan okumanın ve birinci safta yer almanın sevabını bilselerdi, bunu yapmak için aralarında kura çekerlerdi’’2 sözüyle ezanın bu önemine işaret etmiştir.
Kişi dünyaya gözlerini açtığında kulağına okunan ezanla adeta manevi aşısı yapılır. Büyüyüp buluğ çağına geldiğinde artık, ölüm ânına kadar, bu ilâhî çağrıya icabet etmekle mükellef olur.
Aziz Müminler!
Müezzinlerin efendisi Bilal-i Habeşî (r.a) Peygamberimizin vefatından yıllar sonra, Medine’ye döndüğünde, okuduğu ezanla tüm Müslümanları bir araya toplamış ve Hz. Muhammed’in hatırası yeniden canlanmıştı. Bugün bize düşen, Peygamber aşığı Bilal’in ve onun çağrısına koşan Sahabe-i Kiram’ın yolunda olmaktır.
Hutbemizi başta okuduğum hadis-i şerifle bitirelim: “Müezzini işittiği zaman, kim: ‘Ben şehadet ederim ki bir olan Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur, Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür. Rab olarak Allah’tan, Rasul olarak Muhammed’den, Din olarak İslam’dan razıyım derse günahları affedilir.’’3
__________________________
1 Fussilet, 41/33.
² Buhârî, Ezân, 9.
³ Nesâî, Ezân, 38.
L’Adhan : l’appel à la sérénité
Chers musulmans !
Le Créateur nous interroge ainsi dans le verset que j’ai récité : « qui donc prononce une meilleure parole, que celui qui appelle les hommes à Dieu, accomplit de bonnes œuvres et affirme être du nombre des musulmans ? »[1]
Chers fidèles !
L’Adhan ou l’appel à la prière, est l’un des symboles de l’Islam. Le Prophète (sws) avait souligné l’importance de l’appel à la prière à travers cette parole : « Si les gens savaient ce qu’il y a comme récompense dans l’appel à la prière et dans le premier rang et qu’ils ne trouvent pas d’autre moyen que le tirage au sort (pour se départager), ils auraient tiré au sort. »[2]
Lors de la naissance d’un bébé, il est recommandé de lui réciter l’appel à la prière dans son oreille droite. Ainsi, cela peut être considéré comme étant son premier vaccin spirituel.
Plus tard, une fois leur puberté atteint, les hommes sont tenus responsables de répondre à cet appel divin tout au long de leur vie.
Chers croyants !
Des années s’écoulèrent après le décès du Prophète Muhammed (sws). Le maître des muezzin Bilal al-Habashi, décida enfin de retourner à Médine. Les musulmans se rassemblèrent alors autour de lui pour réécouter sa belle voix. Ainsi, grâce à l’Adhan de ce dernier, leurs souvenirs rappelant le Prophète (sws) s’étaient ravivés.
Notre devoir aujourd’hui, en tant que croyant, est de répondre continuellement à l’Adhan et d’accomplir nos prières quotidiennement en prenant comme exemple le muezzin du Prophète (sws), Bilal al-Habashi, et des compagnons qui accouraient à son appel.
[1] Al-Fussilat, 41/33.
[2] Bukhari, Adhan, 9.