Namaz / La prière

0
508

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ ﴿١﴾ اَلَّذٖينَ هُمْ فٖي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ ﴿٢﴾

وقال رسول الله (ص):”… فَذلكَ مَثَلُ الصَّلَوَاتِ الخَمْسِ، يَمْحُو اللَّهُ بهِنَّ الخَطَايَا”.

DİNİN DİREĞİ NAMAZ

Muhterem Müslümanlar!

Kur’an’ın geneline baktığımızda, namazın her mümin için bir farz, yani bir zorunluluk olduğu ile ilgili, bir değil, onlarca ayet zikredilebilir. Mesela Kur’an övgüye mazhar olan müminlerin özelliklerini anlatırken “Onlar namazlarını huşu içinde kılarlar”, “Onlar namazlarını muhafaza ederler”, “Onlar namazlarına devam ederler” buyurmaktadır.[1] Dolayısıyla çok açık ve net bir şekilde söylememiz gerekiyor ki, namaz mü’min için hayati bir konudur.

İnsanlardan bazıları kendilerini hazır hissetmediklerinden, dünya hayatıyla çokça meşgul olduklarından veya farklı sebeplerden ötürü namaz kılmamaktadırlar. Şunu iyi bilmemiz gerekiyor ki mükemmellik ancak Allah’a mahsustur. Atalarımız ne güzel söylemiş: düşmez kalkmaz bir Allah’tır. İşte namaz, günah islememize karşı bir kalkan, dünya-ahiret dengesini sağlayan terazidir.

Ey Cemaat-i Müslimîn!

Toplumsal bir yaramızdır namaz. Muhtelif Müslüman ülkelerini ve İslam beldelerini gezen kişi görür ki Endonezya’dan Fas’a, Pakistan’dan Sudan’a Müslüman topluluklar –pek azı hariç– namaz kılarlar. Kendimize baktığımızda ise, pek azımız hariç, namaza devam etme hususunda eksiklerimiz olduğuna hüzünle şahitlik etmekteyiz. Peki bize ne oluyor da “Ben Müslümanım” deyip de Allah’ın en önemli emri ve dinimizin direği olan namazı kılmaktan geri durabiliyoruz. Bize ne oluyor da zekât, sadaka gibi, mali ibadetlerde büyük fedakârlıklar gösterebiliyor ama Allah’a bağlılığın en güzel ifadesi olan namazı kılmakta gevşeklik gösterebiliyoruz. Bize ne oluyor da belki hiçbir millete nasip olmamış bir ölçüde, dünyanın dört bir yanında ve hassaten Avrupa’da, camiler inşa ediyor fakat o inşa ettiğimiz Allah’ın evlerinde Rabbimizle buluşmaktan geri durabiliyoruz.

Ey Müslümanlar!

Bizler özgür bir toplumda yaşamaktayız. Aklımızla, irademizle, duygularımızla hareket ettiğimiz kadar nefsimize yenilme ihtimalimiz de her zaman yüksektir. Kasıtlı veya kasıtsız günahlarımız olabilmektedir.

Bizim Allah’ın mağfiretine ve bağışlamasına muhtaç olduğumuz aşikardır. İşte namaz üzerimize ilişen günahlardan arınma ve temizlenme fırsatıdır. Nitekim bir gün Allah Resulü (s.a.s), “Birinizin kapısı önünde günde beş defa yıkandığı bir nehir olsa, o kimsede kir namına bir şeyin kalabileceğini düşünebilir misiniz?” diye sorar. Sahâbe, “Hiç kir kalmaz.” şeklinde cevap verince, Peygamberimiz: “İşte beş vakit namaz da böyledir, Allah bu namazlarla günahları yok eder.” şeklinde karşılık vermiştir.[2]

O halde geliniz, her biri ayrı bir güzellik ve bereket taşıyan ve boynumuzun borcu olan beş vakit namazımızı vaktinde edâ edelim, secdelerimizi dünya ve ahirette yüz aydınlığı kılalım.

[1] Muminun, 23/1,2,9.

[2] Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 6.


 

LA PRIERE QUOTIDIENNE

 

Chers croyants !

Toutefois, il faut admettre que certains d’entre nous se détournent parfois de cette obligation ; quelque fois parce qu’ils ne se sentent pas prêts, ou encore parce qu’ils sont trop plongés dans les affaires mondaines. Mais nous devons faire de la prière une priorité sur tout le reste. De plus, commettre des fautes ou des excès ne nous donne pas le droit de délaisser la prière. Car la perfection n’est pas une condition pour l’accomplir. Au contraire, c’est la prière, elle-même, qui nous aide à acquérir la perfection.

Chers fidèles !

Toute personne voyageant en terres musulmanes, qu’il s’agisse du Soudan, du Pakistan, de l’Indonésie ou encore du Maroc, verra, d’une manière générale, l’assiduité des musulmans dans leurs prières. Mais lorsque nous nous intéressons de plus près à la communauté musulmane ici en Europe, nous remarquons, avec tristesse, à quel point nous sommes peu à respecter cette obligation. Comment se fait-il, mes chers frères et sœurs, que nous nous qualifions de musulmans mais, en même temps, nous nous détournions de la prière qui est l’un des piliers de l’Islam ? Comment se fait-il que nous fassions preuve de tant de générosités lorsqu’il s’agit de payer la zakat ou d’aider les gens mais qu’en parallèle, nous nous détournions de ce qui représente le symbole le plus fort de notre attachement à Dieu. Comment se fait-il que nous fassions autant d’effort dans la construction de mosquées, en particulier en Europe, mais qu’une fois ces demeures d’Allah édifiées, nous montrions autant de négligence vis-à-vis de la prière commune ?

Chers croyants !

Bien que nous essayions d’agir, autant que faire se peut, suivant les principes moraux de notre religion, il nous arrive hélas d’être tentés par les vices de notre âme. La prière est alors un moyen de nous purifier des péchés dont personne n’est exempt. Un jour le Prophète (s.a.s.), demanda à ses Compagnons : « Voyez-vous, si à la porte de l’un d’entre vous coulait une rivière où il se baignait cinq fois par jour, resterait-il quelque chose de ses souillures ? ». Les Compagnons répondirent : « Il ne resterait rien de ses souillures ! ». C’est alors que le Prophète (s.a.s.) dit : « Ceci est semblable aux cinq prières ! Par leur intermédiaire, Allah efface les péchés. ».[2]

Alors, mes chers frères et sœurs, prenons soin de cette prière qui sera, très certainement, la cause de notre réussite dans ce bas monde et dans l’au-delà.

[1] Al-Muminun, 23/1,2,9.

[2] Bukhârî, Mewâkîtü’s-salât, 6.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz