بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَّذٖينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِمٖينَ الْغَيْظَ وَالْعَافٖينَ عَنِ النَّاسِؕ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَۚ
وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ
ÖFKEYE HAKİM OLMAK
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ashabıyla otururken bir adam dikkatini çekti. Adam; karşısındakine var gücüyle bağırırken yüzü kıpkırmızı kesiliyor, şah damarı boynunda belirginleşiyordu. Öfkenin alevi yüzüne yansırken, kırıcılığı da sesinden belli oluyordu. Onun bu hali üzerine Rahmet Peygamberi yanındakilere dönerek o huzur veren sesiyle şöyle buyurdu; “Öyle bir söz biliyorum ki, eğer bu adam onu söylese, öfkesi yok olur gider”. Peygamberimizin tavsiye ettiği söz hepimizin bildiği ‘Eûzü billâhi mine’ş-şeytânir-racîm, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım’ ifadesinden ibaretti.[1]
Muhterem Kardeşlerim!
İnsanın bedenine, malına, inancına, ırzına ve sevdiklerine karşı bir tehdit algıladığında öfkelenmesi doğaldır. Ancak her ne kadar yaratılıştan gelse de öfke, kontrol altına alınması ve iyi bir şekilde yönlendirilmesi gereken, haddini aştığında bireye ve topluma zarar veren bir duygudur. Günümüzde problem olarak önümüze çıkan birçok bireysel ve toplumsal mesele, öfke kontrolünün kaybedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Elbette öfkeye hâkim olmak kolay değildir. Ama Allah Resûlü’nün ifadesiyle, “Asıl pehlivan güreşte karşısındakini yenen değil, öfke anında kendini kontrol edebilendir!”2
Değerli Kardeşlerim!
Mesele, inanan bir kul olarak Rabbimizin rızasını kazanmak ve Kuran’da kendilerinden övgüyle bahsedilen müminler arasına girmek değil midir? İşte bunun yolunu gösteren âyet-i kerîmeler ile hutbemizi tamamlayalım:
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda infak edenler, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!”
Hazırlayan : Fransa DİTİB Hutbe Komisyonu
MAÎTRISER SA COLÈRE
Chers musulmans !
Un jour, alors que le Prophète (sws) était assis avec ses Compagnons, un homme a attiré son attention. Celui-ci criait de toutes ses forces ; la flamme de sa colère se reflétait sur son visage. Sur ce, le Prophète de la Miséricorde se tourna vers ses Compagnons et dit de sa voix apaisante : « Je connais une formule qui calmerait cet homme. » La phrase recommandée par notre Prophète consistait en la suivante, connue de tous : ‘A’oudhou billahi min ash shaytan ar-rajim, je cherche refuge auprès d’Allah contre le mal du diable maudit’.[1]
Honorables musulmans !
Il est naturel qu’une personne se fâche lorsqu’elle perçoit une menace pour son corps, ses biens, ses croyances, sa chasteté et ses proches. Cependant, bien qu’innée, la colère est une émotion qui doit être contrôlée car lorsqu’elle dépasse ses limites, elle nuit à l’individu et à la société.
Il est évident que contrôler la colère n’est pas facile. Mais selon les paroles du Messager d’Allah, « L’homme fort n’est pas celui qui est fort en lutte, mais c’est celui qui se maitrise sous l’emprise de la colère ! »[2]
Chers frères et sœurs !
Puisque notre objectif est de satisfaire notre Créateur, complétons notre khoutba avec ces versets qui nous mèneront vers ce chemin :
« Ils sont ceux qui font l’aumône, qu’ils soient à l’aise ou dans la gêne, qui savent réprimer leur colère et pardonner à leurs semblables, car Dieu aime les bienfaiteurs ; ils sont ceux qui, ayant commis un forfait ou une injustice envers eux-mêmes, invoquent Dieu pour Lui demander pardon de leurs péchés, car qui peut absoudre un pécheur si ce n’est le Seigneur ? Ils sont ceux enfin qui ne persistent pas dans le mal, dès qu’ils s’aperçoivent qu’ils sont dans l’erreur. Ceux-là, leur récompense sera le pardon de leur Seigneur, ainsi que des Jardins sous lesquels coulent des rivières et où leur séjour sera éternel. Et quelle belle récompense pour ceux qui accomplissent des œuvres salutaires ! »[3]
[1] Bukhari, Bad’ al-khalq, 11.
[2] Bukhari, Adab, 76.
[3] Ali Imran, 3/134-136.
Préparée par la Commission de Khoutba de France DITIB